Everest yayınlarının cep kitapları serisini çok seviyorum. Okuması ve taşıması çok rahat olan bu kitaplar, kitabın normal boyutlu baskısına göre daha da ekonomik oluyorlar. İyi bir yazarın (bilindik de denilebilir!) ortalama kalınlıktaki bir kitabı 25-30 liradan satılıyor. Fiyatlar bu kadar yüksek olunca da bazı kitapları ıskalamak kaçınılmaz oluyor. Başucumda Müzik ilk olarak 2003 yılında yayınlanmış ama benim bu kitapla tanışmam bu ay mümkün oldu. Sanki 10 senedir bu anı beklemiştim der gibi oldu bu cümleler değil mi?:) Sadece, cep kitabı uygulamasının iyi bir şey olduğunu vurgulamak istiyorum.
1950-60 döneminde yaşanan yasak aşk, kadın kahramanın gözünden anlatılıyor kitapta. Kendisinden yaşça epey büyük olan Fuat' la çocuk yaşında ilk karşılaşmasını, o karşılaşmada kurduğu hayallerin yıllar sonra nasıl gerçekleştiğini, her ikisinin de evli olmasına ve Fuat' ın siyasetçi kimliğine rağmen alevlenen aşkı ve sonrasında yıllar boyunca süren ilişkiyi Leyla anlatıyor da anlatıyor. Öyle akıcı ki kitap, sayfalar baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Ama bir süre sonra Leyla ile monologlar başlıyor. ' Bunu söylemiştin' 'Of tamam anladım, adamı çok sevdin, çok seviyorsun!' 'Bununla bunun ne alakası var şimdi?'...gibi. Çok fazla duygusal tekrar var. Paragraflarca hislerini okuyoruz Leyla' nın. Sanki bir türlü bizi ikna edebildiğine ikna olamıyormuş gibi... Ve bizim ikna olmamız, her şeyden önemliymiş gibi.
Böyle anlatınca; kadın kahramanın ağzından anlatılan yasak bir aşk demek çok da doğru gelmedi şimdi. Aslında kitap boyunca Leyla' nın aşkını okuyoruz biz. Evet, Fuat' ın harika sürprizleri var, yurtdışında geçirilen güzel zamanlar, kaçamak bir ada tatili, Leyla' nın eşinden boşanması, kim ne der bir kenara bırakarak resmen Fuat' ın metresi (resmen? metresi? işte şimdi resmen saçmaladım!) olarak yaşamaya başlaması... bunların hepsini sıkılmadan okuyoruz. Ama tüm bu yaşananlar, duyguların yanında figüran olmaktan kurtulamıyorlar. Yine de memleketin giderek içine düştüğü karanlık, yasak aşkı da içine alıyor. Darbe, her şeye son veriyor. Ama Leyla Fuat' ı hep seviyor. Kitabın en etkileyici kısmı bu bence. Sanki ben bu satırları yazarken Leyla bir yerlerde oturuyor, başucunda onların şarkısı çalıyor ve o, Fuat' ı seviyor.
Kitabı okurken hikayenin gerçekliğini merak etmiştim. Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlu arasındaki aşkı anlattığını yazmış birçok kimse. Vesamet Kutlu, çok güzel bir kadın olmasına rağmen, Zorlu' nun ölümünden sonra onun yasını tutmuş ve bir daha hayatına kimse girmemiş.
Güzel bir kadın olması, hayatına yeni birini sokmanın gerekli ya da yeterli şartı mı? Ben çirkinsem, ben de öleyim mi? Ne fena sözler bunlar!
Böyle anlatınca; kadın kahramanın ağzından anlatılan yasak bir aşk demek çok da doğru gelmedi şimdi. Aslında kitap boyunca Leyla' nın aşkını okuyoruz biz. Evet, Fuat' ın harika sürprizleri var, yurtdışında geçirilen güzel zamanlar, kaçamak bir ada tatili, Leyla' nın eşinden boşanması, kim ne der bir kenara bırakarak resmen Fuat' ın metresi (resmen? metresi? işte şimdi resmen saçmaladım!) olarak yaşamaya başlaması... bunların hepsini sıkılmadan okuyoruz. Ama tüm bu yaşananlar, duyguların yanında figüran olmaktan kurtulamıyorlar. Yine de memleketin giderek içine düştüğü karanlık, yasak aşkı da içine alıyor. Darbe, her şeye son veriyor. Ama Leyla Fuat' ı hep seviyor. Kitabın en etkileyici kısmı bu bence. Sanki ben bu satırları yazarken Leyla bir yerlerde oturuyor, başucunda onların şarkısı çalıyor ve o, Fuat' ı seviyor.
Kitabı okurken hikayenin gerçekliğini merak etmiştim. Fatin Rüştü Zorlu ile Vesamet Kutlu arasındaki aşkı anlattığını yazmış birçok kimse. Vesamet Kutlu, çok güzel bir kadın olmasına rağmen, Zorlu' nun ölümünden sonra onun yasını tutmuş ve bir daha hayatına kimse girmemiş.
Güzel bir kadın olması, hayatına yeni birini sokmanın gerekli ya da yeterli şartı mı? Ben çirkinsem, ben de öleyim mi? Ne fena sözler bunlar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder