Cemal Safi' nin bir sözü başlığım. Dün twitter' da rastladım, çok hoşuma gitti. Ama moralim bozuk iki gündür. Dünden beri düzeltmeye çalışıyorum bir de şöyle bak, ama bak şöyle düşün diyerek iyi yanını görmeye çalışıyorum olan şeyin. Ama belki bu da yanlış. Bazen kötü olan şey sadece kötüdür, illa altında üstünde bir iyilik aramak gerekmez. Ama bu çaba sarfettiğin bir konuda çaba sarfetmediğin günlere göre hiçbir fark olmadığını görmek, üstelik kendinle beraber başkasını da aşağıya çekmek...sözümü bitiremeden ağlayabilirdim, bu nedenle ucu açık bir cümle olarak kalsın. Zira ağlamak değil şimdi ne yapmam lazım deme vaktidir. Bilemiyorum, kafam karışık.
Camlar açık, ezan sesi geliyor. Ezan sesini bu kadar yakından duymak Ramazan' daymışım gibi hissettirdi. Çünkü gelip giden araba seslerinin dışında ezan ve kuş sesinden başka ses yok. Sanki herkes sofra başında, iftar açıyor. Geri dönüp okumadan yazdığım şeyler bunlar. sonuna kadar durmadan yazacağım ve silmeyeceğim. Bugünün bana düşen cezası bu olsun demek çok iki yüzlüce. Aslında yazdıklarımın hiç de o kadar kötü olmadığını düşünüyorum. Ama azıcık mürekkep yalamış her sultan kişi bu kadar yazıyor biliyorum. Olsun be güzelim, herkesin şeysi kendine güzel.
Gelelim başlığa. Bazen kendimi seviyorum, sonra geçiyor. Yok yanlış yazmadım ben kendimi zaman zaman sevip çoğunlukla hırpalamayı ya da eksik bulmayı tercih ediyorum. Bugün biraz da acıyorum kendime. Çünkü Matematik sınavına ölesiye çalışıp yine 20 almış öğrenci gibi hissediyorum. Çaresiz. Çünkü götünü de yırtsa matematikten başarılı olamayacak kafa basmıyor. Benim de kafam bastığını sanıyor bir şeylere, bir yerlere ama sonra bu durumun hiç de sanıldığı gibi olmadığı anlaşılıyor. Zavallı kafam, bugün sana da acıyorum, kendime de, aşağı gidişime de, benle göz göre göre gidene de... Yine gözyaşı hücumu, yine kesilmiş bir cümlw. Hiç durmadan yazsam yazsam yazsam nolur neyi bulabilirim, neyi farkedebilirim. En iyisi ben bir çay demleyeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder