29 Nisan 2010 Perşembe

Çok yaşa sen anne

Şimdi benim karnım burnumda değilse de midemi falan geçti, sonunda bebeğimin cinsiyeti ile ilgili karmaşa da bitti, bir kızım oluyor. E nedir yani, ben bunları niye söyledim şimdi? Arçelik' in anneler günü reklamında 'evinin yıldızı, kızının anası' diyor ya...işte burada kızının anasındaki kızım ben hem, hem de doğacak kızımın anası. what is matrix ulan triplerine girmeye lüzum yok tabi, ama öyle tuhaf bir duygu ki dile getirmeden olmaz. O zaman Can Yücel de Maarif Takvimi desin:


Anne, ne zaman bahar gelecek?
Kış gelsin de öyle, yavrum

9 Nisan 2010 Cuma

Eşekle Gelen Aydınlık

Mail kutuma gelen uzun ince bir yol misali mailleri okumam silerim, bir de marifet gibi buradan söylerim. Eşekle gelen aydınlık başlığı ilginç gelince bunu okuyayım dedim. İyi ki öyle yapmışım, böylece bu müthiş öyküden haberim oldu. İnsanların hayatında tırnak kadar fark yaratmak nasıl mühim bir iş, oysa Mustafa Güzelgöz fersah fersah yollar katetmiş. Huzur içinde uyuduğundan eminim. Hikayesi birine, birilerine, hepimize ilham olsun dileğiyle

MUSTAFA GÜZELGÖZ: BİR ÇAĞDAŞ MASAL KAHRAMANI

Mustafa Güzelgöz, 1921 yılında Ürgüp’te doğar. İlk ve orta öğrenimini Ürgüp’te bitirir. Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra, İstanbul’a gitmeyi hedefler ama ailesi, onun Ürgüp’te kalmasını ister. Ürgüp’ün o zamanki kaymakamı Fahri Çıvgın’ın teklifiyle 1944 yılının Temmuz ayında 40 lira aylıkla “Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi”ne memur olarak atanır.

Öncelikle, kendisinden önce çalışanlar tarafından “bu basma ve yazma kitaplar okunmaz” diye bir binanın rutubetli odasına atılan 2300 adet yazmayı depodan çıkarır. bütün yazmaları, cüzleri tek tek güneşe çıkartarak kurutur, tek odalı bir kütüphaneye bunları yerleştirerek gelecek kuşaklara hazırlar.

EŞEKLERLE KÜTÜPHANE FAALİYETİ

Dünyada ve Türkiye’de ilk kez yapılan “eşek sırtında köylere gezici kütüphane hizmeti” Güzelgöz, başta Ürgüp Kaymakamı olmak üzere birçok memurla birlikte bir köye adına “selector” denilen buğday temizleyicisinin açılış törenine gider. Köylüler ayağa kalkıp gelenleri karşılar, bu sırada herkesin altına bir sandalye verilir; doktora, ziraatçıya, veterinere, sağlık memuruna, ortaokul müdürüne, öğretmene, nüfusçuya… Sonrasında da bir ikram faslı başlar. Köylü, tanımadığı Güzelgöz’e bir sandalye bile sunmaz. Bir memur arkadaşı Güzelgöz’ le sandalyesini paylaşır.

Güzelgöz bu olayı yaşadıktan sonra düşünür ve köylüye hak verir. Hürmet edilen, sandalye tutulan, ikramlar sunulan diğer memurların hepsinin bu köylüye az çok bir yararı dokunduğunu düşünür. Doktor hastalarına bakıyor, öğretmen çocuklarını okutuyor, veteriner hayvanlarını iyileştiriyor vb. örnekleri sıralayarak kendisinin de bu köylünün yararına bir şeyler yapıp köylüden bir sandalyede alabileceğini düşünür.

“İnsan kitaba gideceğine, kitap insanın ayağına gelmelidir” diyen Güzelgöz, yolları olmadığı için şehre gelişi zor olan köylülere kitabı kendisi götürmek ister. Motorlu araçların gitmesinin mümkün olmadığı köylere eşek sırtında kitap götürmeyi planlayarak uygulamaya koyar. Bakanlıktan kadro tahsisi ister, kabul edilir.

Güzelgöz, 200 TL’lik kadro için işe alınacak kişinin en az ilkokul mezunu olmasını ve eşeği olması şartını arar. Bunların içinden Bekir Koca’yı seçer…….. Bu köylere kitabı götürecek olan eşekler için sandıklar yaptırır ve her biri 90-100 adet kitap olan iki sandığı eşeğin semerine yerleştirir ve düşer yollara. İlk durağı Karlık köyüdür.

Köylünün okuma alışkanlığının oluşması için ilk önce; Karacaoğlan, Aşık Garip, Hazreti Ali’nin Hayber Kalesi Cengi gibi kitaplar götürür. Daha sonraki zamanlarda halkın yararına olacak tarım, hayvancılık v.b. konularda kitaplar bulundurulur. Okuma zevki gelişen köylüler zaman içinde tarih, tarihi romanlar, dini kitaplar, tarım ve sağlık konularında kitapları ve Dünya klasiklerini okumaya başlarlar. Özellikle Karain köyünde Balzac okunmaya başlamıştır.

KÖY KADINLARI KÜTÜPHANEYI DAHA AZ KULLANIYOR

Köylü kadınların geleneklerden dolayı erkeklerin yoğun olduğu yerlere gitmeme eğilimi ve işlerinin yoğunluğu kütüphaneye gelmemelerinin nedenlerinden bazılarıdır. Erkeklere oranla kütüphaneye çok az gelen yöre kadınlarını kütüphaneye nasıl çekerim diye düşünen Güzelgöz, iyi bir formül bulur. (Yıllık okuyucu sayısı: 24.000; kadın okuyucu sayısı: 2000)
Kütüphanelere dikiş makineleri alarak kadınların kütüphaneyi daha çok kullanmalarını sağlamayı planlar. …… Kütüphanenin tatil olduğu Salı günlerini sadece kadınlara açar..
Eşekli Kütüphane sistemiyle Bakanlığın ve dünyanın ilgisini çeken Güzelgöz kadınları da kütüphaneye çekmenin yollarını planlarken şöyle diyor;

“Baktım kadınlar gelmiyor, demir parmakların ardından bakıyor; içeri giremiyorlar. O zamanlar Zenith marka dikiş makineleri yeni çıkmıştı. Hemen bu kuruma bir mektup yazdım Reklamlarını da yapacağımı belirterek her kitaplığa birer dikiş makinesi istedim. İyi insanlarmış; tez vakitte bir Singer, dokuz tanede Zenith marka dikiş makinesi yolladılar. Makineleri kütüphaneye yerleştirdim. Masaların üstlerine Ören Bayan’ın dikiş nakış örneklerini içeren broşürler koydum Sonra da köyün erkeklerini toplayıp onlarla konuştum. Salı günleri hanımın buraya gelecek, burada oturacak dedim….. Beklemeye başladım. Gencecik güzel güzel bayanlar, çeyizlerini düzmek üzere kütüphaneye gelmeye başladılar.”

VE GÜZELGÖZ’E ULUSLARARASI ÖDÜL
1963 yılında Amerika’da yapılan bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının yarıştığı bir yarışma düzenlenir. Türkiye’nin de yarışmaya aday bildirmesi istenir. Yazı Devlet Planlama Teşkilatına ulaşır. DPT yetkilileri Güzelgöz’ün yaptığı çalışmaları düşünerek yarışmaya onun katılmasına karar verir…. Evrakların yarışma yetkililerine ulaştırılmasından kısa bir sure sonra Amerikan Haberler Merkezi’nden 3 kişi incelemeler yapmak üzere Ürgüp’e gelir. Konuklar köyün muhtarını da yanlarına alarak Güzelgöz’ü hiç işe karıştırmadan incelemelere başlarlar.

Köyde eşeğin sırtında gitmekte olan köylüyü durdurup ona bir kitap uzatarak kitap okumasını isterler, köylü okumaya başlar. Daha sonra sırasıyla köylü kadınlara, yaşlılara, gençlere kitap uzatırlar ve kimden uzattıkları kitabı okumasını isteseler hep olumlu sonuç alırlar. Bu rapora, inceleme esnasında çektikleri birbirinden ilginç ve güzel fotoğrafı da ekleyerek yarışma jürisine sunarlar. Yarışma sonuçlanır ve Güzelgöz, “The Lane Bryant Uluslararası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” ni alır.

21 Kasım 1963 tarihinde bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının eserleri toplanır. İlk eleme sonrasında geriye beş aday kalır. Bu beş adaydan geriye en kuvvetli iki aday İtalya ve Türkiye’nin adaylarıdır. İtalya’nın adayı, ülkesindeki köprüaltı çocuklarını okutmuş, yetiştirmiş, üniversiteyi bitirmelerini sağlamış onların topluma kazandırılması için uğraşlar vermiş. Jüri üyelerinin yarısı büyük ödülün İtalyan adaya verilmesinden yana. Son ana kadar oyunun kimden yana olduğunu söylemeyen jüri başkanı Dwight Cooke söze şöyle başlar.
“Benim oyum Türkiye’ye. Eğer İtalyan adayın eğittiği, yetiştirdiği çocuklara eşekle kitap gitseydi köprüaltı çocukları olmazdı. Türkiye’den katılan aday köprüaltı çocukları olmasın diye çalışmalar yapmıştır.”
Ve Türkiye birinci olur. Güzelgöz, olanaksızlıklardan dolayı gidemediği ödül töreninin sonucunu kütüphanede görevi başında iken gelen telefonla öğrenir. Telefondaki ses, Amerika’da Dünya Ülkeleri Yaratıcılar Birinciliğini aldığını bildirir.

Ulusal ve uluslararası basında çıkan yazılar sayesinde kütüphaneye destek yağmaya başlar.Amerikalı bir yardım kuruluşu Ürgüp ve çevresinde yapılan çalışmaları yakından takip eder ve çalışmaları çok sempatik bulur. Modern bir vasıtayla gezici kütüphane çalışmaları gerçekleşsin diye 1960 model yeni bir Jeep hediye edilir. Hediye edilen jeep sayesinde ulaşımı Jeeple rahat olabilecek köylere gidilir. Aynı zamanda eşek, katır ve atlarla yapılan gezici kütüphane çalışmaları da devam eder.

Çok yönlü bir kişilik olan Güzelgöz, Halkevi ve Belediye Başkanlığı da yapar ve yörede halıcılık kursları açar. Günümüze kadar gelen meşhur Ürgüp halılarının oluşmasının temelleri o yıllarda atılır.Bir gün, Ankara’dan bir müfettiş gelir. Olayı Güzelgöz’den dinleyelim.
“Hakkımda şikayet olduğunu, başka işlerle uğraşıp kendi işimi yapmadığımı, savunmamı yazmam gerektiğini söyledi. Onca verilen ödüllerden, takdirnamelerden sonra böyle bir olaya çok üzüldüm. Teslim aldığım kitap sayısını iki bin üç yüzden iki yüz bine çıkardım. Kitaplığı genişletip ikinci katı çıktık.Okur sayısını arttırdık; insaf… Bugüne kadar saklayacak hiçbir şeyim olmadı.”
Bunun üzerine emekliliğini ister, Eşekli kütüphaneci. ….Köyde kendisine bir güzel jübile yapılır.

Onun bütün bu çalışmalarından Fakir Baykurt haberdar olur ve “Eşekli Kütüphaneci” isimli romanını yazmaya başlar ancak romanını tamamlayamadan 11 Ekim 1999 da Almanya’da vefat eder, kitabı tamamlamak Fakir Baykurt’un kızı Işık Baykurt’a düşer. Ve Baykurt’un ölümünden 11 ay sonra yayınlanır. Mustafa Güzelgöz, Fakir Baykurt’la olan tanışmalarını ve hakkında yazılan kitapla ilgili duygularını şöyle dile getiriyor.

“Almanya’da öğretmenlik yapan bir yeğenim vardı; Necile Delicioğlu. ‘Mustafa Güzelgöz ve Eşekli Kütüphaneci’ adlı bir kitap çıkınca, bir kitap da Almanya’ya yolladım. Fakir Bayburt, bu eseri okumuş; Necile’ye , ‘Okudum, okuduğuma doyamadım; bana da bir tane göndersin’ demiş. Ardından Fakir’in Cumhuriyet gazetesinde, ‘Çağdaş Bir Masal Kahramanı’ başlıklı yazısı çıktı. Sonra Ürgüp’e gelip bize konuk oldu. Bana,’ Bu. İnsanüstü bir çalışma. Bu kadar eşeği katırı bir araya getirip de nasıl başardın bunca işi ’diye sormuştu. Fakir Bayburt,bu ülkenin ender aydın insanlarından biri. Fakir’in kitabı, ailemizi derinden etkiledi. Torunlarıma kadar ailece okuduk. Bu roman , bizim için bir ‘ağlama’ duvarı oldu. Hanımım ‘Bey! Elli yıllık çalışman boşa gitmemiş’ deyip ağladı; ben de ağladım.”

MUSTAFA GÜZELGÖZ, Anadolu’nun aydınlanmasının isimsiz kahramanlarından biri. … 84 yaşında solunum yetmezliğine bağlı kalp rahatsızlığından 17 Şubat 2005 tarihinde aramızdan ayrıldı.


İSTERİM Kİ BU DÜNYADA
HİÇ KİMSE CAHİL GALMASIN
OKUSUN İLMİN KİTABINI
CAHİLDEN AKIL ALMASIN

GENDİ GENDİN YEDENLERE
İLİM TAHSİL EDENLERE
İLME DOĞRU GİDENLERE
CEHALET MANİ OLMASIN

İLM EDENLER NURLAŞIYO
İLM ETMİYEN KÖRLEŞİYO
İLİMLE DÜNYA BİRLEŞİYO
SÖYLEKİ NEDEN OLMASIN

CAN YAKMADAN ATOM GÜCÜ
BİRLEŞSİNLER TÜM BİLİMCİ
DİLERİM OLSUN SAHİCİ
DÜNYADA SİLAH GALMASIN

İNSAN HAKLARI HAK OLSUN
BU HAKKI BİLEN ÇOK OLSUN
BÜTÜN SİLAHLAR YOK OLSUN
CEHALET CAN DAĞLAMASIN

DÜNYA CENNETTİR İNSANA
EŞİT OLSUN SANA BANA
GIYILMASIN HİÇ BİR CAN'A
ANALAR AĞLAMASIN

BÜTÜN DÜNYA ALLAH DİYO
ONUN NİMETİNİ YİYO
İNSAN KISBETİNİ GİYO
AYRILIK GÜDEN OLMASIN

GENDİN BİLEN BUNU ANLAR
ÇÜNKİ HAKTIR BÜTÜN CANLAR
YARDIMLAŞSIN TÜM İNSANLAR
DÜNYADA FAKİR GALMASIN

BİR GARİBİM BUDUR DERDİM
TÜM DÜNYAYI BENDE GÖRDÜM
İSTERİMKİ BENİM YURDUM
DÜNYADAN GERİ GALMASIN.

NEŞET ERTAŞ