26 Kasım 2011 Cumartesi

bedelli

Dün çok zor bir gün geçirdik Ela' yla. Bazen aynı metrekarede olmak bir kenara, aynı nefesi alıp veriyoruz sanki. Uyutmak için uğraştım bir iki saat. Uyumayınca ağlamaya başladım. Böğürtülerim ona o kadar komik geldi ki üstüme çıkıp kahkahalar atmaya başladı. Ben yüzüme eğilip beni öpmesini bekledim o nereden bulduğunu anlayamadığım cep telefonunu kafama geçirdi. Canım öyle acıdı ki biraz da buna ağladım. Dünden beri alışkanlık oldu bu ağlama hali. Oysa hiç sevmiyorum bu küçük emrah halimi. Sanki sıkıntı çeken bir benmişim gibi, küçük zavallı mağdur, vah vah. Ne kadar da kızgınım sana sktir git karşımdan.

25 Kasım 2011 Cuma

...

Yeni güne altı dakika kaldı. Evdeyim, bitkinim, bitkin olmaktan bıkkınım. Oysa kendimden ne çok ümitliydim. Şimdi olduğum kişi hep ben miydim? Düşünceler, düşünceler...Hep aynı kısır döngü içindeler. Murathan Mungan' ın Yazıhanesi yaklaşık bir aydır 102. sayfada. Her gün aynı yere kadar okuyorum o sayfayı. İkinci paragrafın ikinci cümlesi. Sonra bırakıyorum. İyi bok yiyorum. Hatta aferin bana.
Kelimeler hücum ediyor bazen. Öyle çok yazmak istiyorum ki o anlarda. Sanki çok önemli şeyler söyleyecekmişim, yazarken aradığım cevapları bulacakmışım, aydınlanıverecekmişim gibi geliyor. Ama ekranın karşısına oturana kadar toparlanıp gidiyorlar, bomboş bir halde oturuyorum. Şimdi de öyle bir dürtü ile oturdum ama yine beni yolda bıraktılar. Demek istediklerim bunlar değildi. Dediklerim ise hiç içime sinmedi. Ama bugün bunlar söylendi.