27 Şubat 2010 Cumartesi

Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştim...

bugün 27 şubat cumartesi. şubat ayı da bitiyor sevgili maarif severler, günler eşek osurdu yel götürdü hızıyla geçip gidiyor. olsun, bahar geliyor hiç değilse. şubat ta bu 20-25 günlük ara boş kalmasın diye oluşturulmuş bir ay gibi değil mi zaten, varsın bitsin. daha kaç gün çekeceğine bile karar verememiş bir aydan kime ne fayda gelir ki? gerçi ben mart ayına da karşı bir insan olabilirdim ama kardeşim doğdu, manevi değeri affettiriyor kendisini. ama ayların en güzeli temmuz, plasesi eylüldür. bu son derece önemli bilgilerden sonra şunları not düşmek istiyorum güne dair
bugün doğacak çocuklara isimler: kız olursa deniz hanım, erkek olursa deniz bey
günün yemeği: acılı kanat ızgara, ayran. ama şişiriyor sonra demedi demeyin ya az yeyin ya da benim gibi arkasından bi soda için, hoş o da fayda etmedi, onu da demedi demeyin.
günün şiiri turgut uyar' dan gelsin, ilkin desin.  


Bunu kimse söylemedi belki düşündü
çünkü vardır insanın yaşamasında
uyku ve öfke gibi vardır
kimse söylemedi
tuzunu çoğaltan bir denizde
nasıl batarsa güneş öyle ben de kaçırdım
ki gözüm bütün gün boyu lekelerde
kaçırdım ama şöyle de söylenebilir
şiirin bütün geçmişinin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiç bir şeye yaramam
ama yine de seni severim
o zaman sen de beni sev
evet.

11 Şubat 2010 Perşembe

Dikkat! Şimdi ve Burada!

Kafam binbeşyüz bu ara. Bazen her şey durgun bir deniz gibi huzur verici gelirken, çoğunlukla berbat bir Fatih Erkoç şarkısı gibi oynatmaya az kaldı doktorum nerde modunda.

Eckhart Tolle' nin Şimdinin Gücü isimli kitabını okudum geçtiğimiz hafta. Tolle, tüm ıstırap, korku ve endişelerimizin kaynağının sürekli geçmişte ve gelecekte olan aklımızdan kaynaklandığını, şimdide (yaşadığımız anda) hiçbir sorun bulunmadığını belirtiyor. Yani sevgili aklımızın bir başka ifadeyle egomuzun sesini susturup tam anlamıyla yaşadığımız anda mevcut olabilsek iç huzura ve dinginliğe kavuşacağımızı anlatıyor.
Kitapta Aldous Huxley' in Ada isimli romanından bahsediliyor. Romanda okyanusta gemisi battıktan sonra yaknda bir adaya sığınan bir adamın hikayesi anlatılıyor. Adada dünyanın geri kalanından farklı bir uygarlık hüküm sürüyor. Adamın dikkatini çeken ilk şey, ağaçlardaki rengarenk papağanların sürekli olarak "Dikkat. Şimdi ve Burada. Dikkat. Şimdi ve Burada." demeleri oluyor. Daha sonra adalıların sürekli olarak anda mevcut kalmayı hatırlamak için papağanlara bu sözleri öğrettiklerini öğreniyor. Faydası olmuş mudur acaba?

2 Şubat 2010 Salı

Korkma ben varım

hani iki kişi korkarken beraber, biri daha çok korkar ve teselli daha az korkana düşer ya, sırf daha az korkabildiği için daha cesur görünür insan. korkunun en güçlü olduğu anda yanındaki korkağa (sana cesaret madalyası takıldı ne de olsa:)  korkma ben varım dersin inanmasan da. korkma ben varım deyince bunlar canlanırdı hep aklımda, şimdi bir şey daha eklendi bunlara. Murat Menteş' in Korkma Ben Varım isimli kitabı.

Murat Menteş' in Dublörün Dilemması okuduğum en eğlenceli kitaplardan biriydi. Geçenlerde kitapçıda gezerken yeni kitabının çıktığını görünce almadan duramadım. İyi ki duramamışım.

”Bu kitapta anlatılan olayların hepsi gerçektir, fakat hiçbiri henüz cereyan etmemiştir.” diye başlıyor bu eğlenceli polisiye macera. Başladığı gibi de bir solukta okunuyor. Gangster Hayati Tehlike, oğlu Gerçek, Abidin Dandini, Müntekim Gıcırbey, Şebnem Şibumi, Gönül İşleri Bakanlığı ve diğerleri. Her birinin söyleyecek o kadar çok şeyi var ki. Olayları herkesin ağzından dinlemenizi sağlayan ama nihayetinde son kararı size bırakmayan bu kitabı ben çok sevdim. Özellikle her bölümün başında yer alan alıntı cümlelere bayıldım. Bunlardan biriyle bitirmek isterdim ama olmadı, kitap öbür odada kaldı.