24 Temmuz 2010 Cumartesi

Ela' yı beklerken

Hamileliğin son günlerindeyim artık. Sıcaklar bir yandan, hamile olduğumu gören hemen her kadının anlattığı korku hikayeleri öte yandan iyice yusuf yusuf olmuş durumdayım. En korkunç doğum hikayesini anlatana ödül vadettim de benim mi haberim yok kuzum? Niye korkutup duruyorsunuz insanı? Sanki kendi başına yeterince korkulmuyormuş gibi. Hem madem bu kadar korkunç bu iş ard arda ne diye ürediniz? Hoş böyle deyince de verilecek cevapları hazır. Efendim, unutuyormuş insan çekilen acıları. Oh ne güzel, kendin hamileyken unut, beni görünce aklına gelsin hepsi.

Benim gibi bu korku hikayelerinden korkan ve tepki duyan birilerinin fikri sanırım şöyle güzel bir site buldum. Umarım zamanı geldiğinde kendi pozitif hikayemi de eklerim.

Günün yemeği peynir ekmek ve karpuz
Bugün doğacak çocuklara Nergis ya da Nejat desek de olur demesek de.
Günün şiiri Ah Muhsin Ünlü' den gelsin:

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

-senegalliler dahil değil

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

-haydi iç de çay koyayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder